Eskiden SÖZ şeref demekti. Günümüzde YAZILMAYAN söz hiçbir şey. Yalnız kağıt üzerindeki şeyler değerli; imza, para, tapu ve diğerleri.. Eskiden iki insanın sevgi yemini onların doğa karşısında eş olması için yeterliydi. Şimdi toplumun, ailenin, şahitlerin rızası gerekli. Sözlerin değersizleşip tutulmadığı bu zamanda kimse kimseye güvenmezken olması gereken bu belki? Toplumun gereği, miras netliği için adı üstünde; EVLİLİK MÜESSESESİ. Bir çeşit iş anlaşması, aile şirketi. Yanlış anlaşılmasın, aileye sonsuz saygım var. Ancak toplumun bekar çiftlere sorgular bakışlarının aynı yaştaki evli çiftlere dönünce "Çocuk ne zaman?" şefkatli bakışlarına dönüşmesi bir çeşit ikiyüzlülük bana göre. Gerçekten bir kağıt parçası ve üzerindeki imza, AŞK'ı hayasızlıktan kutsallığa yükseltme gücüne sahip mi? Yoksa kutsal olan aşk değil, evlilik müessesesi mi?
Zaman zaman açılan bir yarığım var. Bir fermuar gibi. Çukur gibi. Canlı bir fay hattı, lavdan bir girdap gibi. İnsanları kendine çekiyor. Masumiyet, samimiyet, güler yüz. Ve eşdeğer bir ilgi, kayıtsızlık ve fütursuzluk hali. Kahkaha ve gözyaşı. Sıcak. Tüketici. Ölümcül. Böyle zamanlarda diğer çocuklara bilyelerini gösteren bir sokak çocuğu oluyorum. Parlak gözlerle onların bilyelerini görmek istiyorum: Seninkiler ne renk? Şu mavi camdan olanı beğendim. Benimle oynar mısın? Evet, yaklaş ve bana elini göster. Belki hoşuma gider? Oyun oynuyorum. Flört oyunu. Kontrol edilmeyi kontrol ediyorum. Erkekleri kontrol ediyorum. Ama bir süre. Çünkü benden iyi oyuncular var. Çünkü o yarık nihayetinde kapanmak zorunda . Başta masumane başlayan, tehlikeli bir oyun bu. Bu yarık açıldığında aşıklar ve düşmanlar ediniyorum. Neden sonra oyun bitiyor. Aniden bir pişmanlık hissi peyda oluyor. Çünkü karşımdaki çocuk ağlıyor. Mavi cam bilyesi ortada yok. Nerede bilmiyorum , diyorum. Ben almadım. Oy
Yorumlar